22
Tem
Teknolojinin hızla ilerlediği bir çağda yaşamaktayız. Bu çağ artık yeni bir çağ! Beslenme, uyku, ev içi bütün alışkanlıklarımızı değiştirmenin; sıradan olan her şeyin yerine yenisini koymanın vakti.
Hepimiz her gün alarmlarla uyanıyoruz. Elimizi yüzümüzü yıkayıp, hazırlanıp yetişmemiz gereken yerlere ya da insanlara koşuyoruz. Peki kaçımız elini yüzünü yıkarken robot olmaktan kaçıp suyu hissediyor kokusunu almaya çalışıyor? Ya da uyandığımız güne, sevdiklerimize şükrediyoruz?
Son 1 aydır bizi evlerimize kapatan, doğadan birbirimizden bizi izole eden bir virüsle mücadele ediyoruz. Covid-19!
Bu izolasyon sürecinde günlük rutinlerimizi değiştirmeye başladık. Bazı durumların daha çok farkına varmaya başladık. Sarılmanın, tokalaşmanın, yan yana rahatça oturabilmenin aslında ne kadar büyük bir nimet olduğunu fark ediyoruz. Ailelerimizden, dostlarımızdan, iş arkadaşlarımızdan uzakta hayatta kalmaya çalışıyoruz.
Durup her şeyi gözden geçirmeye sıradanlaşan şeyleri fark etmeye başlamamız için aslında çok önemli bir zaman. Çoğumuz için iç yolculuk zamanı! Peki siz bu süreçte neler yapıyorsunuz?
Sabah kahvaltılarınız, öğle- akşam yemekleriniz; spor aktiviteleriniz, televizyon başında geçirdiğiniz süre… Hepsi izolasyondan önce ve sonra olarak ayrılmış durumda mı? Yoksa her şey birbirine mi girdi? Mesela en son ne zaman kendinize vakit ayırdınız? Uzun zamandır başlamak istediğiniz o sağlıklı diyete-spora başladınız, ya da okumak istediğiniz kitabı okudunuz?
Peki hiç fark ettiniz mi ya da izlediğiniz haberlerde denk geldiniz mi Dünya insanlar evdeyken kendini yenilemeye başladı. Ozon tabakası azalan sera gazı etkisi ile kendini onarmaya, hayvanlar doğal yaşam ortamlarına dönmeye, ellerimizle bile isteye kirlettiğimiz sular kendini temizlemeye başladı. Durup düşününce insanoğlunun ne büyük kötülüğü var Dünya’ ya. Bu salgınla Doğa Ana dedi ki sıra bende! Şimdi sen düşün ey insanoğlu sen misin beni mahveden!
Buradan çıkarılması gereken kıssadan hisselerimiz var. Yapabileceğimiz en basit şey beslenme biçimimizi değiştirmek belki de. Özellikle Covid-19 vakasının hayvandan insana geçmiş bir virüs olduğunu öğrenince daha bir dikkatli bakıyor insan ben ne yiyorum diye!
Her gün tükettiğimiz ve soframızın baş tacı olan ekmek. Çocukluk öğretilerimiz içinde yere düştüğünde alıp üç kere öpüp başımıza götürdüğümüz sonra kuş, böcek yesin diye yükseğe koyduğumuz kutsalımız ekmek. Nedir bize sağladığı fayda? Ya da zarar mı demeliyim? Günlük diyetimizin %50 sini oluşturan ekmeğimiz yapılan araştırmalar sonucunda görülmüş ki maalesef bize zarar vermekte. Kalp damar hastalıklardan, şekere, yüksek tansiyona, alerjiye hatta alzheimera kadar maalesef büyük zararlar vermekte.
Hızla artan dünya nüfusunu doyurabilmek adına farklı iklim koşullarına dayanıklı, kuraklığa dirençli, daha az tarım ilacı gerektiren bazı deneyler başlatıldı.1943 yılında başlayan buğday ıslah çalışmalarından sonra buğday genine yabancı genler transfer edilerek transgenik buğday oluşturulmuştur. Ve yeni bir bitki elde edilmiştir. Bu buğdaydan elde edilen tohum bile tekrar ekilip kullanılamazken biz bu buğdaydan yapılan ekmekleri yarım asırdır tüketmekteyiz.
Uzun yıllar süren çalışmalarımız sonucunda soframızda zehir olarak tabir ettiğimiz ama kutsalımız olan ekmeği daha yararlı bir hale getirme çabamız var. Bunu da MorMix ürünü ile sağlamaktayız.
Nedir Bu MorMix?
Kırmızı mor sebze ve meyvelerde bulunan ve bu meyve-sebzelere renk veren doğal yapılar vardır. Bu doğal yapılar ‘Fenolik bileşikler’dir. Fenolik bileşikler kendi içerisinde alt dallara ayrılmaktadır. Bu alt dallarından biri olan antosiyanin grupları bizim MorMix ürünü içerisinde kullandığımız kısımdır.
Fenolik bileşikler bitki adaptasyonunda önemli bir rol oynamaktadır ve kuraklık, UV radyasyonu, patojenler ve hastalıklar gibi farklı stres koşulları altında bitkiyi korumaktadır. (1)
Fenolik bileşiklerin önemi hakkındaki görüşler doksanlı yıllarda giderek değişmiştir ve bugün işleme sırasında kararsız kimyasal yapısından dolayı belirli sorunlara sahip ama yine de sağlığa birçok yararı olan ve beslenmede hayati olan bir gıda bileşeni olarak kabul edilmektedir. (2)
Antosiyaninler birbirlerinden farklı olarak meyve-sebze içerisinde şekere bağlanmış yapılar olarak bulunmaktadır. 1920’li yılların başından bu yana bu antosiyanin grupları üzerine birçok bilimsel çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalar özellikle kronik hastalıkların ilaçsız doğal yollarla iyileştirilmeye çalışması üzerine yoğunlaşmıştır.
Antosiyaninler inflamasyon, oksidatif stres ve kalp-damar hastalıkları, bazı kanser türleri, tip 2 diyabet, obezite ve nörodejenerasyonun önlenmesinde önemli bir rolü vardır. (3)
Son yıllarda yapılan çalışmalar, antioksidan aktivite gösteren maddelerin oksidatif stresten dolayı meydana gelen katarakt, kanser, kalp-damar rahatsızlıkları, nörolojik rahatsızlıklar gibi birçok dejeneratif hastalıkların önlenmesinde önemli roller aldığını ortaya çıkarmıştır. (4,5)
Biz de Rembir Gıda ailesi olarak antosiyaninleri ileri teknoloji kullanarak saflaştırıp her gün tükettiğimiz gıdaların içerisine koyup; gıdaları zenginleştirmeye çalışmaktayız. Ekmeğimizi korkulan gıda olmaktan çıkarıp yine baş tacımız haline getirmeye çalışıyoruz.
Bugün siz de kendiniz ve sevdikleriniz için bir iyilik yapın ve fonksiyonel gıdalar tüketmeye başlayın.
Kaynaklar
(1) Dietrich ve ark., 2004; Szajdek ve Borowska, 2008
(2) Yao ve ark., 2004; Manach, 2004 ; Shahidi ve Naczk, 2004; Scalbert ve ark., 2005; Borowska ve ark., 2005
(3) Giampieri ve ark., 2012
(4) Frei, 1994; Riemersma, 1994; Mackerras, 1995; Halliwell, 1996; Schwartz, 1996
(5) Casto ve ark., 2002; Katsube ve ark., 2003; Stoner ve ark., 1999; Carlton ve ark., 2001; Kresty ve ark., 2001; Xue ve ark., 2001